Bingöl İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü

Halk oyunları

HALK OYUNLARI
Bingöl halk oyunları kendine özgü karakteri ile büyük bir beğeni kazanmıştır. Özellikle komşu iller tarafından taklit edilmektedir.Bingöl halk oyunlarının bilhassa Diyarbakır'da oynandığına tanık olmaktayız.

Kartal Oyunu : Bu oyunda Oyuncular, dağlarda sert kayalar üzerinde uçan kartalları andırır. Oyunun, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıktığı rivayet edilir.

Karlıova'dan Şeref Meydanı'na doğru saldırıya geçen Rus kuvvetleri ile askerlerimiz ve milis kuvvetlerimiz arasında meydana gelen savaşta galip gelen kuvvetlerimizin kahramanca savaşını öyküler. Savaş meydanında kalan düşman cesetlerine kartalların hücum etmesiyle, kartal oyunu sembolize edilmiştir.

Çalışmasında, Bingöl’e has Kartal Oyunu’nda Bingöl’ün çetin doğa koşullarının ve yaşam mücadelesinin figürize edilmiş halini görmenin mümkün olduğunu belirten Irmak, “Kartal oyunu hayvan saldırılarını konu alan tek oyun olma özelliği taşıması yönüyle dikkat çekici bir oyundur. Bu oyun davul ve zurnayla oynanan bir oyundur. Oyucular giysi olarak şalvar, kuşak, gömlek ve yelek kullanırlar. Kafalarına yöresel bir börk, ayaklarına ise bir çarık giyerler. Kartal hareketlerinin taklit edilmesine dayanan Kartal oyunu ile ilgili yörede üç efsane anlatılmaktadır” dedi.
Birinci Efsane: “Birinci Dünya Savaşı’nda Rus birlikleri Bingöl’ün Solhan ilçesi yakınlarında ‘Eşek Meydanı’ denilen düzlüğe kadar ilerlemişlerdir. Milis kuvvetlerin üstün gayretleri neticesinde Rus birlikleri kayıp vererek geri çekilmek zorunda bırakılır. Savaş bittikten sonra düzlükte kalan Rusların cesetlerine saldıran kartalların kıyasıya mücadele ettiklerini gören yöre insanları, kartalların figür ve hareketlerinden etkilenerek bunu oyuna yansıtmışlardır. Bu galibiyetten sonra Eşek Meydanı’nın adı ‘Şeref Meydan’’ olarak değiştirilir.”
İkinci Efsane: “Bir avcı avlandıktan sonra avladığı ceylanı suyun kenarında yıkamak için bir taşın üzerine bırakıp dinlenmeye koyulur. O esnada heybetli bir kartal avı kaptığı gibi yüksek kayalıklara doğru uçmaya başlar. Durumu fark eden avcı tüfeğini kaptığı gibi kartalın uçtuğu kayalığa doğru koşar. Oraya vardığında ne görsün; avı kapıp götüren kartal, avı kaptırmamak için diğer kartallarla büyük bir mücadele içindedir. Kartalların birbirleriyle olan amansız mücadelelerini gören avcı hemen köye dönüp gördüklerini kartalların hareketlerini taklit ederek anlatmaya çalışır. Köy halkı da bu figür ve hareketlerden esinlenerek Kartal Oyunu’nu oynamaya başlar.”
Üçüncü Efsane: “Köyün birinde zengin bir ağanın sürüsünü otlatan dilsiz ve sağır bir çobanı vardır. Çobanın sürünün içinde hem ağanın hem de çobanın çok sevdiği bir kara kuzu vardır. Günlerden bir gün çoban koyunları otlatırken bir ağacın gölgesinde dinlenmeye çekildiği sırada bir kartal bu fırsattan istifade ederek kara kuzuyu kaptığı gibi dağın zirvesine doğru uçar. Sürüde kara kuzunun olmadığını fark eden çoban dağın zirvesinde kartal sürülerini görünce hemencecik o yöne doğru koşmaya başlar. Dağın zirvesine ulaştığında ise kartalların kara kuzuyu yemek için birbirleriyle kıyasıya dövüştüklerini gören çoban, çaresiz bir şekilde gidip durumu ağaya anlatmaya karar verir. Ancak çoban dilsiz ve sağır olduğu için bu olayı kartalların yaptığı hareketleri ve mücadele biçimlerini taklit ederek ağaya ifade etmeye çalışır. Ağa ve köylüler çobanın bu kartal figür ve hareketlerinden esinlenerek Kartal oyununu oynamaya başlarlar. Zamanla bu oyun, düğün ve şenliklerde oynanarak yaygınlık kazanır. Kartal oyununun ortaya çıkışı ile ilgili olarak yörede anlatılan bu efsanelerden özelikle üçüncüsü halk arasında çok yaygın olarak bilinmekte ve bu oyunun çıkış kaynağı olarak kabul edilmektedir. İkinci efsane de hemen hemen üçüncü efsane ile aynı olup bu efsanede çobanın yerini avcı almıştır. Kartal oyununun ortaya çıkışı ile ilgili anlatılan birinci efsane çok eski bir geçmişe sahip değildir. Bu rivayet Cumhuriyet dönemi yıllarında duyulmaya ve yayılmaya başlamıştır. Rivayete göre Kartal oyununun Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra ortaya çıktığı belirtilmiştir. Kartal oyununda savaş aletlerinin ve figürlerinin yer almaması ve bu oyunun 200 yıllık bir geçmişi olduğu göz önüne alındığında bu birinci efsanenin Kartal oyununun ortaya çıkmasındaki etkisinin son derece zayıf olduğunu söylemek mümkündür. Bu bakımdan Kartal oyununun çıkış kaynağı olarak üçüncü efsanenin dikkate alınması gerektiğini burada vurgulamak gerektiğini düşünüyoruz.”
KARTAL OYUNUN OYNANIŞI
“Ağzında koyun postu olan ve kartalı temsil eden oyuncu müzik eşliğinde oyun alanına girer. Ağzındaki koyun postunu alana bırakarak çeşitli kartal hareketleri yapar.
Diğer oyuncular da ellerinde mendillerle kollarını kanat gibi çırparak yere çömelip kartal pozisyonunda leşin etrafında bir daire oluştururlar.
Oyuncular leşi kapmak için sıra ile leşe yaklaşırken ilk gelen oyuncu posttan uzaklaşır. Ardından diğer oyuncular koyun postunu kapmak için birbirleriyle mücadeleye girişirler.
Bütün oyuncular leşin etrafında toplandığı sırada başoyuncu heybetle dairenin ortasına hamle yapar ve diğer oyuncuları dağıtır, ardından koyun postunu ağzına alarak sahneden uzaklaşır.
KARTAL OYUNUNUN GİYSİLERİ
Başlık: Başlık olarak yün veya tiftikten olup el yapımı olan papak (külah) kullanılır. Papağın altına da ince yapılı ve genellikle beyaz renkte olan “ihce” olarak adlandırılan içlik giyilir. Papak kahverengi veya siyah renktedir.
Gömlek:  Kutni veya beleş olarak adlandırılan kumaştan yapılan gömlekler özellikle beyaz ve kırmızı renkte olup hâkim yakalıdır. Önden üç düğmeli, uzun kollu bu gömleklerin kol ağızları bilek kısmından manşetlidir. Ayrıca bolca dikilirler.
Yelek: Gabardin kumaştan yapılmış olup lacivert veya siyah renktedir. Yaka “u” veya “v” şeklindedir. Önden iki cepli olan yelek altı düğmelidir; üçüncü iliğine köstek takılarak köstekli saat de sol cebe konur. Yelek renginin şalvar renginde olmasına özen gösterilir. Yeleğin ön uçları sivri olur.
Şalvar: Siyah ve lacivert renk gabardin kumaştan yapılır. Şalvarın ağı “gazi biçimi” denilen tarzda olup pek uzun değildir. Diz kapağına kadar uzanır. Paçalar ağdan sonra daralmaktadır. Şalvarın yanlarındaki iki gizli cebi bulunur. İç kısımda beyaz astar bulunur. Kalçalar kısmında geniş olan şalvar, bel kısmından uçkur veya fitil takılarak bağlanır.
Kuşak: Halep kuşağı olarak adlandırılan beyaz veya desenli tipteki kumaşlar üçgen şeklinde rulo yapılarak sol tarafa bağlanır. Kenarları bol saçaklıdır. Bağlamada kuşak püsküllerin sarkmasına özen gösterilir.
Çorap: El yapımı olup yünden örülür. Beyaz renkte olduğu gibi desenli ve süslemeli olanları da mevcuttur. Konulan desenler için renklerde ipler ayrıca kullanılır. Diz altına kadar gelecek şekilde uzun yapılan çorap kendi ipi ile bağlanır. Dizden aşağı birer püskül sarkıtılır.
Yemeni-Çarık: Çarık deriden yapılmış bir ayakkabı olup zamanla yerini yemeni türü ayakkabılara bırakmıştır. Beyaz deriden yapılan yemeninin arka kısmında çekecek görevi yapan “poçik” tabir edilen bir uzantı bulunur. Umumiyetle sivri burunlu, yüksek topuklu bağsız ve ökçesizdir. Bu tarz yemenilere “poçikli yemeni” adı verilir.”

Kaynak : Yrd. Doç. Dr. Yılmaz IRMAK 

Delilo Oyunu : Oyun kızlı ve erkekli oynanır. Çevrede en fazla oynanan oyunlardan biridir.
Meryemo El ele tutuşarak bir çember yapılır. Tutulan eller içe ve dışa doğru sallanır. İleri çökme hareketleri yapılır. Oyun oynanırken şu türkü söylenir.

Çepik (El Çırpma) : Çok sert figürleri olan bir oyundur. Oyun, yöre insanının tabiat ile olan mücadelesini ve oyuncular arasında bir nevi kuvvet denemesini yansıtır. Oyun; davul, zurna eşliğinde oynanır. Müziğin başlaması ile birlikte sağ ayakla oyuna başlanır. Üç adım öne yürünür, üç adım bitiminde eller çırpılır. Bu hareketlerin bir kaç kez tekrarından sonra eşler birbirlerine dönerek ellerinin içleri ile üçer defa sert bir şekilde karşılıklı vuruşurlar. Bu vurma hareketleri bir kaç kez yapılır Çaçan : Hareketli bir oyundur. Yörede en çok sevilen ve tutulan oyunlardandır, Ayaklar yeri döverek tempo tutulur ve öne doğru üç sıçrama yapılır. Hareketlerin aynı anda yapılmasına özen gösterilir. Oyun oynanırken en çok şu türkü söylenir.